Kaypakkaya – Tanıl Bora

kaypakkaya

PDA(Proleter Devrimci Aydınlık) hareketi içinde İbrahim Kaypakkaya’nın gerçekleştirdiği kopuş, ideolojik açıdan THKP-C’ninkinden daha radikaldir. Bu kopuşun arkasında PDA’nın/Perinçek’in Maocu doktrini sahiplenirken, benimsedikleri “halk savaşı” söyleminin, dönemin militan ruhuna seslenerek ‘tayfa tutmaya’ dönük bir taktikten ibaret olduğunu fark etmekten gelen büyük bir hayak kırıklığı yatar. Bu hayal kırıklığının ardından, iktisaden geri ve devletin ‘el eriminden’ görece uzak kırsal bölgelerde kızıl siyasi iktidarlar yaratmayı hedefleyen halk savaşı enerjisini ciddiye alan Kaypakkaya ve arkadaşları TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist) ve TİKKO’yu (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) kurdular. TİKKO, devrim için “mücadeleye katılan her ferdin” mükemmelen bilinçlenmesini bekleyen “kitle çizgisi” anlayışına karşı, “bir sürü yenilgi ve başarısızlıklardan geçmeyi” göze alarak harekete geçmekten yanaydı.

1971’de Malatya/Kürecik bölgesinde örgütsel çalışma için yazdığı değerlendirme raporu, doktriner diline rağmen Kaypakkaya’nın sosyolojik gözlem gücünü ortaya koyar. Onun ideolojik kopuşu, Kemalizm eleştirisinin köktenliğiyle öne çıkar. Marksist-Leninist temel metinlerde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna atfedilen “millî burjuvazinin devrimi” teriminin, komprador-millî ayrımına girmeksizin, burjuvazinin millîlik niteliğini belirtmek için kullanıldığı ikazında bulunur; “millîlik” muteber bir sıfat değildir yani.  Ona göre İstiklal Harbi anti-emperyalist kurtuluş savaşları için değil, aksine bütün Asya halklarının burjuvazileri ve egemen sınıfları için model teşkil etmiştir. Kemalizmi, yozlaştığı söylenen 1938’den veya 1946’dan veya 1950’den sonrası itibariyle değil, başından itibaren faşizm olarak tanımlar: “Kemalist diktatörlük işçiler, köylüler, şehir küçük burjuvazisi, küçük memurlar ve demokratik aydınlar üzerinde askeri faşist bir diktatörlüktür.” Kaypakkaya “millî mesele”de de radikaldir. Rejimin sadece “halklara” değil ayrıca bütün azınlık milliyetlere baskı yaptığını vurgular. Kürdistan’daki muhalefetin “halk hareketi” ve “millî hareket” veçhelerini ayırt eder. (“Kürt milletinin kendi kaderini tayin” işini sosyalist hareketin insiyatifine tabi gören vesayetçi söylemi de eleştirir.) Kaypakkaya, “millî mesele”nin o dönem solda hiç ilgilenilmeyen başka bir cephesini de ele almış; toprak ağalarının çoğunlukla Rum ve Ermeni topraklarına el koyarak ortaya çıkmış olduğuna dikkat çekmiştir.

Not: Bu kısa ama önemli değerlendirme yazarın geçtiğimiz günlerde yayımlanan Cereyanlar: “Türkiye’de Siyasî İdeolojiler” isimli çalışmasından alınmıştır.

Yorum bırakın